28 Eylül 2009 Pazartesi

İskemleden Teoriler: 2. Uyku

Uyumasak ne olur diye düşünüyordum bir dönem. ÖSS dönemi ve final dönemleri yoğunlaşıyordu merakım. Sonradan öğrendim ki 3 gün uyumayan kişi hayal görmeye başlıyormuş. Dedim, "O zaman bu uykuda bir iş var. Rüya görmesek bile hayal görüyoruz en azından." Hele ki insanın yorgunluğunu uyumadan da giderebileceğini yani sadece yorgunluğumuzu gidermek için uyumadığımızı öğrenince elim ayağım titredi. O zaman niye uyuyoruz, dedim.

Benimle aynı soruyu soran Amerikalı bilim adamları "Uyumama Deneyi" yapmışlar. Deneye katılan herkes 3-4 gün içerisinde halüsinasyon görmeye başlamış. Sonra da baygın düşüp uyumuş. Deneye katılan bir öğrenci de 11 gün uyumamayı başarmış. Fakat son günlerine doğru gerçek dünyayla bağlantısı kopunca uyutmuşlar. Sırf hayalmiş yani çocuğun gördükleri. Deliriyormuş. Başka bir dünyadaymış diyebiliriz.

Bu sonuç benim ilk kafa patlamtma dönemlerimde düşündüklerime yakın. Sanıyordum ki her rüyamızda farklı bir hayat yaşıyoruz. Yani uyurken de bir hayat yaşıyoruz o arada. Sonra o bitiyor, ölüyoruz ve bugüne uyanıp önceki hayattan birkaç sahne hatırlıyoruz. Zaten içinde bulunduğumuz hayatın bile nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. Kapıyoruz gözümüzü, uyuyoruz. Gözümüzü açıyoruz her şey bitmiş de yeniden başlamış bile. Bunu gerçek dışı rüyalar için düşünüyordum. Hani "Hadi canım! Olur mu hiç öyle?!" diyerek uyandığımız rüyalar için. -Bir rüyamda dilenciydim mesela- Normal (olabilitesi yüksek) rüyalar için de düşüncem şuydu: Bir sürü paralel evren var. Bunların geçişini uykuyla yapıyoruz. Geçişten sonra aklımızda kalanlara da rüya diyoruz. Evrenler arası fark çok büyük olmasın diye de sık uyuyoruz. Yani referanslar tamamen kaybolmasın, rüyalar kabusa dönüşmesin diye sık uyuyoruz sanıyordum. Diyordum ki belki de dönüm noktalarında verdiğimiz kararların farklılığıyla değiştiriyoruzdur hayatlarımızı ama aynı kişi olarak doğduğumuz için çok farklı bir dünyada büyümüyoruzdur. Bu aslında bize saçma gelen rüyaları da açıklıyor. Yani, rüyamda şu kişilerle arkadaştım ya olacak iş mi, dediğimizde belki de dönüm noktalarının arkadaş çevresine olan etkisini atlıyoruzdur.

Burada kelebek etkisinin pasif etkisinden bahsediyorum. Sadece yeniden hayata gelinerek yapılan başlangıcı diyorum. Diyorum ki belki hep aynı yıl aynı gün doğuyorumdur. Her ölümümden sonra 30 Mayıs 1987'de tekrar doğuyorum. -Ben merkezcil bir dünya için konuşuyorum bu arada, annemle babamın tanışmama ihtimalini göz ardı ediyorum- Doğduktan sonra verdiğim kararlar da kişiliğimi, çevremi, yaşam koşullarımı, kısacası hayatımı değiştiriyor. Böylece bir sürü hayat yaşıyorum. Rüyamda da diğer hayatlardan sahneler görüyorum.

Hatta bir alt teori olarak da şunu sunabilirim: Daha önceki hayatlarındakilerle aynı kararları vermiş insanların deja-vu görme ihtimalleri artıyor. Aslında kişi, ben bu anı yaşamıştım, dediğinde belki de yalan söylemiyor. Deja-vu görmeyen insanların da dönüm noktalarında farklı yönlere saptıklarını söyleyebiliriz.

Bilemiyorum...

Uyuyalım yavaşca
Yarın cennet olacak
Karapaks


Saygılarımla,