8 Ocak 2010 Cuma

Asoşeytıd Pires

Yatağımda uzanıyordum. Uyumama az bir zaman kaldığı için ve uyku bastırdıktan sonra kalkıp kapamak zor olur diye odamın ışığını yakmamıştım. Masa lambası yanıyordu kafamın yanında, dolayısıyla oda loştu. Bir elimde 7 saat önce doldurduğum kolam vardı(Sezen Aksu - Rakkas çalıyor -darbuka solosuyla gelen gergin kısımda). Bir elimde de ünlü bir yazarın öykülerinin toplandığı, okumuş olmayı çok istediğim ama okumayı hiç istemediğim bir kitap vardı. Sadece birkaç öyküyü okumuştum. Şimdi de aralardan güzel cümleleri seçip defalarca aynı cümleyi okuyordum. Bazı cümleleri çok güzel geliyordu ve neden güzel geldiklerini çözmeye çalışıyordum. Kucağımda da yakın zaman sonra gireceğim sınavı yüzünden her etkinliğe hayır dedirten dersin notları yatıyordu. 'Yarın sakin kafayla çalışırım.' diyerek uykuya dalmıştı notlar. Şimdi kimbilir hangi rüyanın kaçıncı sayfasındaydılar.

Yatağın ucundaki parmaklıktan trompetin bir kısmı görünüyordu. 'Dedim, o da güzeldi bir zamanlar' (Ümit Yaşar Oğuzcan - Ayten'in Sonu şiirinden). Sonra neden bıraktığımı düşündüm. Dedim, sıkıldım heralde. Sonra aslında trompet çalışırken hiç sıkılmadığımı hatırladım. Hevesimi mi almıştım acaba? Galiba biraz üşeniyordum, bir de öncelik onda değildi. Ben de bugünün işi olan trompeti yarına bırakmayıp, erteleyebildiğim kadar erteliyordum. Belki de en başından beri trompet çalan kişi olma sıfatını trompet çalma eyleminden daha çok seviyordum(Röyksopp - Remind Me başladı, hadi iyiyim yine). Trompetten yukarı kaldırdığımda kafamı askılıkta idam edilmiş kıyafetlerimi gördüm. Onları giyen kişi olduğum için çok mutluydum. Yine sorsalardı yine bu kıyafetleri seçerdim. (I didn't talk, I knew/ Until you ask what I was thinking). Tereddüt etmezdim. Zaten tam da yaşamak istediğim hayatı yaşıyordum.

Her konuştuğunda lise günlerimi tekrar tekrar anlatan sandal ağacını susturdum. O kadar sukûnet -'sukûnet' de 'sakin'den geliyor bu arada- yeterdi zaten. Sonra dedim bana ne kelimenin kökünden; olan olmuş; gövde almış başını gitmiş zaten, nerden geldiğini bilsen ne bilmesen ne. En iyisi çağrışımlarım arasındaki bağları sıkılaştırayım, dedim. Hatta uyuyayım dedim, uyuyunca geçer.

Josef K. düş görüyordu.

6 Ocak 2010 Çarşamba

Ogion seher vakti, soğukta uyandığında Ged gitmişti.
...
ocağın taşları üzerine, Ogion okudukça silinen yaldızlı harflerle bir mesaj bırakmıştı: "Usta, ben avlanmaya gidiyorum."
                      Ursula K. Le Guin - Yerdeniz Büyücüsü (Sf. 133)