28 Ekim 2009 Çarşamba

Yaşın Mı Var Derdin Var

Chihiro'nun "yirmibir?" adlı yazısına ithafen,

Tek haneli yaşlardayken, bir gün bir arkadaşımın futbolcu kartlarını kaybetmiştim. Dertlerin en büyüğüydü. Napcam şimdi ben, diye kara kara düşünüyordum. Uykularım kaçıyordu. Annemlere mi söyleyeyim, diyordum yeni kart alsınlar diye. Sonra kızmalarından korktum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Evin her tarafını didik didik etmiştim ama kartlar yoktu. Çok çaresizdim. Kaçıp bir köye yerleşmeyi bile düşündüm. "Oğlum Turgay al pılını pırtını bir deniz kenarına yerleş." dedim kendi kendime. Dert yok, tasa yok, dedim orda, futbolcu kartı da yok, dedim. "Keşke birkaç hafta öncesine dönsem, hiç derdim yoktu o ara." dedim. Sonra balıklarıma çok yem verip öldürdüğüm gün geldi aklıma. "O zaman bir ay öncesine döneyim o ara çok iyiydi." dedim. 7 yaşındaydım, yazıyla yedi. Tüm dünyanın yükü omuzlarımdaydı.

We are just a moment in time
A blink of an eye
                          Anathema - Shrould Of False



               Kartları aradıktan sonraya dair bir foto

19 Ekim 2009 Pazartesi

İskemleden Teoriler: 3. An

Bir dönem insanlar "Anı yaşayın! Anı yaşayın!" diye yırtınıyorlardı. Ortaokul veya lisedeki hocalar, muhabbet biraz felsefeye kaysın hemen, anı yaşamak çok güzeldir, asıl o zaman yaşadığınızı anlarsınız gibi şeyler söylüyorlardı. O zamanlarda içi boş bir kalıptı benim için. Üzerinde düşünmemiştim bile. Çok sonraları geldi aklıma. Dedim nedir bu 'AN'.
Başlarda diyordum ki: heralde ceketi alıp gitmek, arkana bile bakmadan istediğin adımı atmak, bırakıyorum okulu diyip bırakmak, efendime söyleyeyim, gidip bir köye yerleşmek, olmadı geri gelmek türünde şeyler sanıyordum. Özetle, insanın, aklına ilk geleni yapması sanıyordum. Yani o an ne yapmak istiyorsa onu yapacak ve kafasındaki hayatı yaşayacak.
Sonra dedim ki önce 'anı yaşamamak' nasıl olabilir onu düşüneyim. Sonra asıl meseleye dönerim. Aklımda iki durum belirdi. İlki insanların geçmişe saplanıp yaşamaları; şimdiki yaşamlarını dışarıdan izlemeleri. Örneğin eski sevgilisini aklından çıkaramayan, sürekli olarak onunla geçirdiği günleri düşünen bir insanın şu anı yaşadığını söyleyemeyiz. Ya da ders dönemi geldiğinde yaz aylarını unutamayan bir insan da aslında hala geçtiği yazı yaşıyordur: şimdide değildir. Tabi bu durumlarda insanların mutluluk iksiri içmiş gibi "Şu anda da dünya güzel ki, acaip mutluyum, yaşasın ders dönemi" gibi şeyler demelerini de beklemeyiz.
Diğer bir durum ise insanların bir şeyleri hasretle beklemeleri. Yani sürekli olarak ileri bir tarihin hayaliyle yaşayan insanlar da anlarını yaşamıyorlardır. Zaman sadece 'geçiyor' onlar için (onların içinden). O dilim bi an önce gelsin diyorlar. Geçiştiriyorlar her şeyi. O zamana ait olmak istemiyorlar. "Yaz gelsin artık" diyorlar mesela. Ya da yaz gelmiş oluyor da "Kış gelsin de serinleyelim." diyorlar. Sürekli bir beklenti içindeler. yaşadıkları günün onlar için kıymeti yokmuş gibi yaşıyorlar. Değil an'ı hayatlarını bile yaşamıyorlar. Yazın sıcaktan bunalan onlar değilmişcesine şikayetçiler kıştan.
Bu iki durumdan sonra anı yaşayan insan hayatından memnun olan insanmış gibi geliyor. Ama bana öyle geliyor ki "an" duygusu hayatın geri kalanından ve gelecek kısmından bağımsız yaşanıyor. yani bir insana, hayat nası gidiyor, diye sorduğumuzda aldığımız cevap "iyi" ise o kişi anını yaşıyor demek olmuyor. Çünkü iyi demesinin sebebi eğer okulunun iyi gitmesi ve olası bi mezuniyet sonra çok para kazanmayı beklemesi ise bu kişi ikinci durumdaki insan durumuna düşüyor: Geleceği bekleyerek yaşıyor.
Bense...*

Dünya döner insan durur
İnsan döner dünya durur
                           Çamur - 76m


*Yazının geri kalanının tüm hakları saklıdır ve bana ait değildir.

Saygılarımla,